13 Mart 2016’yı gösteriyordu takvimler. İnsanlıktan nasibini almamış kahpelerce düzenlenen canlı bomba eylemiyle terör iğrenç yüzünü bir daha apaçık sergilemişti.  O gün, o meydanda suçsuz, günahsız, masum evlatlarımız,  ekmek parası için yollara düşmüş kardeşlerimiz, hâlâ aynı çaba için meydanda çalışan, didinen emekçilerimiz…. Bizden olanlar, bizim milletimizin vatandaşları, bizim ülkemizin çiçekleri, bizim canlarımız, bizim kıymetlilerimiz vardı.

Bizim de orada Türk Telekom’da omuz omuza çalıştığımız, değerli kardeşlerimiz Gülten/Fahrettin AKKAYA çiftinin dünya tatlısı kızları Gizem’imiz vardı. Daha gençliğinin taze çağında, gül gibi güzel, kelebek kadar narin Gizem’imiz. Ne umutlarla, ne emeklerle büyütmüştü arkadaşlarımız. Kimbilir ne çok hayaller kurmuşlardı biricik gözbebeklerine dair.  Yıkıldı. O gün…. Lanetle ve isyanla andığımız o gün yıkıldı bütün hayaller. Kıyametti o gün onlar için. Ciğeri yakan kıyamet.

Aynı ateş 36 kardeşimizin yuvasını da talan etmişti. Çiçeği burnunda genç kızlarımız-delikanlılarımız, emekçi vatandaşlarımız vedalaşamadan sevdikleriyle ayrıldılar ebediyen.  

İşte o kara günü lanetlemek ve şehit düşen kardeşlerimizi rahmetle anmak için, yüreği hâlâ alev alev yanan  şehit yakınları ile Telekomcular Derneği olarak Güvenpark'taydık.

Annelerin feryatları, babaların gözyaşları, kardeşlerin, şehit yakınlarının isyanları birbirine karışıyordu. Feryat ediyorlardı….. Hepimizin gözyaşı yüreğimize doğru akıyordu.

Acımızın ilk yılını haykırarak lanetledik. 11 TV kanalı gelmiş,  kameralarına çekmişti. Akşam haberlerinde sesimizin duyurulması adına gösterilmesini umduğumuz bu kayıtların hiç biri gösterilmedi. Hiçbir TV kanalı medeni cesaretini göstererek bu haberi yayınlamadı. Şaşırdım. Oysa benim memleketim fikri hür vicdanı hür bir milletin memleketidir ve yayın yasağı falan da yoktur. (!) Niye yayınlanmadı anlamadım.(!)

Bu kahpe saldırıyla hayatlarının baharında göçüp giden 37 vatandaşımıza 15 Temmuz’da FETÖ teröristlerinin katlettiği insanlarımıza verilen şehitlik unvanının aynısını istedik diye mi yayınlanmadı bilemedim.(!)

Her iki saldırı da ülkemizi bölmek adına yapılan terör saldırısıydı oysa. İkisinde de can veren suçsuz ve günahsız bizim vatandaşımızdı. Ölüm aynı ölümdü. Hak da aynı hak olmalıydı. Yarın mahşer aleminde “hak” diye yakalara yapışıldığında Rabbimiz, kainatın mimarı Ulu Yaradan’ımız dahi aradan çekilecek diyor Kur’an. İş o güne kalmadan. Hak deyince akan suların bile duracağı o gün gelmeden, burada, bugün verilmeli hak.

İki terörün mağdurları da şehittir deyin. Aynı hakları tanıyın. Aynı kefeye koyun. Zira onların kefenleri dünyadan daha ağırdır. Sızlatmayın şehitlerimizin kemiklerini…..Ağlatmayın anaları, babaların ciğerlerini daha fazla yakmayın. Gözü yaşlı çocukları, dul kalan taze gelinleri madur etmeyin.  Resmi makamların onları "şehit" değil "terör mağduru" olarak nitelendirmesi ağır geliyor onlara. Gelin bu hakkı sahibine verip, huzur içinde yaşayın. Zira huzur denilen o değerli olgu, onların 365 gündür hasret kaldığı olgudur. Şehit şefahatine muhtaç olacağımız o mahşer aleminde sorgunun hafif,  hesabın kolay olması için ŞEHİT’tir deyin.

Bu vesileyle bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, yakınlarına sabır ve metanet diliyorum.

Atanur YILMAZ