Derneğimizde düzenlenen Kitap Günleri çerçevesinde, 09. Eylül.2017 Cumartesi Günü Eski Bir Telekomcu olan Öykü Yazarı Hatice GÜNDAY'ın ilk kitabı "Kırmızı Etek" hakkında söyleşi yapacağımızı daha önce duyurmuştuk. Bugün de Derneğimiz Üyesi Perihan TUNÇBİLEK'in Kitapeki.com'da Kırmızı ETEK hakkında çok güzel bir yazısı yayımlanmış.. Biz de bu vesile ile, 09.Eylül.2017 Günü gerçekleşecek Kitap Günü'ne davetimizi tekrarlayalım, Yazının yazarı Perihan TUNÇBİLEK hakkında bilgi verelim ve yazıyı paylaşalım istedik..
Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü mezunu. Yine Ankara Üniversitesi SBE Kadın Çalışmaları Anabilim dalında yüksek lisans yaptı. Radikal, Birgün, Amargi Kadın Dergisi, Kaos GL, Sendika Org, Kurgu Kültür Edebiyat da çeşitli deneme ve makaleleri yayınlandı. Sekiz yıldır Bianet.org aralıklarla yazıları yayınlanıyor.
KIRMIZI ETEK
Perihan TUNÇBİLEK
Sanal dünyanın yüz kırk karaktere sığdırılmış metinleri, okumayı sevmeyen toplumlularda kitapların yerini aldı. Tüm dünyayı saran “hemen tüket, beğenmezsen yenisini al” alışkanlığı kültürel dünyayı da olumsuz etkiliyor. Piyasada en çok satanlar listesine giren kitapların belirlenmesi ise parlak pazarlama yöntemleriyle sağlanıyor. Bu ortamda iyi yazarların kitaplarını tanıtması, yazdığını okutması ve “meslektaşlarıyla rekabet etmesi” ise mucizelere kalmış durumda.
Bu kadar vahşi ve eşitsiz kalabalığın içinde tesadüfen elime geçen ve uzun okuma listem nedeniyle epeydir ertelediğim birkaç kitabım var. Bunlardan biri de bazı öykülerinde kullandığı kurgusunu ve cesaretli dil edimini çok beğendiğim Hatice Günday Şaman’ın “Kırmızı Etek” adlı öykü kitabı oldu.
Kitap 2017 Nisan ayında feminist yayınevi Ayizi Kitap tarafından yayımlanmış. Neslihan Cangöz’ün editörlüğünü yaptığı kitapta on yedi öykü var. Yazar kitabını çıkarmadan önce öykülerini Dünya’nın Öyküsü, Deliler Teknesi, Ekin Sanat, Karahindiba ve internet üzerinden yayın yapan edebiyat dergilerinde ve Telgrafın Tellerine Artık Kuşlar Konmuyor, Hayata Tutunma Öyküleri, Acilin Öyküsü̈ ve Son Gemi öykü seçkilerinde yayımlamış.
Aynalı Kafeste Bir Muhabbet Kuşu kitaptaki ilk öyküsü yazarın. Gençlik İşte, Çok Geç, Yarım, Raylar ve Yaylar, Halay, Er Meydanı, Son Koz, Kırmızı Etek, Kapan, Davetsiz Konuk, Bir Mahinur Hikaye, Geceden Sabaha, Evvelim Sen Oldun, Bir Gözümüz Ağlar Bizim ve Ahtapot kitaptaki diğer öyküler. Ahtapot öyküsü 5. Sarıyer Edebiyat Günleri Öykü yarışmasında“kadın kişiliğinin topluma egemen ataerkil anlayış tarafından kuşatılmışlığını, bunun yarattığı ağır sarsıntıyı ve zihnin yarılmasını anlatı biçimi; dili kullanmadaki tutumluluğu, dönüştürüm yeteneği, özeni ve kurgusunun özgünlüğü”gerekçesiyle birinciliğe layık görülmüş.
Kitabının kapağını araladığımızda Ataol Behramoğlu’nun “Öğrendim ki… Ne kadar küçük dilimlersen dilimle. Her işin iki yüzü var,” dizeleri karşılıyor bizi.
İlk öykü kitabı olmasına rağmen iyi bir dil ve kurgu becerisine sahip Hatice Günday Şaman. Özellikle toplum için tabu sayılan ve çoğu yazarın mayınlı tarla olarak gördüğü kadın cinselliği, eşcinsellik, tecavüz gibi toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulandığı konuların altından alnının akıyla çıkmış görünüyor. Ben yazarın kitabını anne kız ilişkilerini anlatan öyküleri, toplumsal cinsiyet ilişkilerine vurgu yaptığı bazı öyküleri, incelikli duyguların ön plana çıktığı öyküleri şeklinde üç ayırarak inceledim. Ayrıca Davetsiz Konuk öyküsünü fütüristtik kurgusu nedeniyle ayrı değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Aynalı Kafeste Bir Muhabbet Kuşu ile başlıyor yazar serüvenine. İlk cümleler küçük ve sıralı. Biri olmazsa ötekisi anlamsız kalırmış hissi uyandırıyor okuyucuda. Aynalı Kafeste Bir Muhabbet Kuşu, Gençlik İşte ve Çok Geç öykülerinin ana teması anne kız hikayeleri üzerine. Bazen mücadele, bazen dayanışma var kahramanlar arasına. Kendini terk edilmiş ve işe yaramaz hissedeni de, hayatı sınav gibi görüp kaybedenleri de içimizden birileri. Gençlik İşte öyküsü kurgusu ve sürpriz finali ile diğer iki anne kız öykülerinden ayrı yerde duruyor. Öyküde; tecavüze uğrayan genç bir kızın olayın ortaya çıkması için gösterdiği çaba ile toplumsal baskıdan korktuğu için bunu engelleyen annenin yaşadığı çatışma anlatılıyor. Ancak sürprizli bir şekilde ortaya çıkan ve hikayenin asıl kahramanlarından rol çalan ‘cenin’ öykünün hem sonunu hem de ana fikrini belirliyor.
Raylar ve Yaylar, Son Koz, Kırmızı Etek öyküsü toplumsal cinsiyet rollerinin en keskin uçlarını ortaya seren kumalık, tecavüz, lezbiyen ilişki temalarıyla dikkati çekiyor. Raylar ve Yaylar öyküsünde kızının üniversitede okuması karşılığında kocasının kuma tehdidine boyun eğen kadının yaşadığı kabullenme sürecini izlerken, Son Koz öyküsünde acımasız bir tecavüz hikayesi anlatılıyor. Ancak o denli ilginç bir kurgusu var ki öykünün, tecavüzcünün her adımını ürpererek, nefesiniz kesilerek, korku ve endişe içinde takip ediyorsunuz. Kitabın gerçek anlamda en sinematografik anlatımını bu öyküde bulabilirsiniz. Tecavüzcünün iç dünyası, adım adım avına gidişi ve kurban ile karşılaşması gibi sahnelerde, karakterlerin düşünme eylemini/bilinç akışını olduğu gibi aktarması bakımından öykü oldukça sürükleyici bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Kitaba adını veren öykü Kırmızı Etek ise lezbiyen bir ilişkiye tanıklık ediyoruz. Hizmetçi Güler ile paralı müşterilerine çalışan hayat kadını Canan Ablasının eşitsizlik üzerine kurulu ilişkisi, bir anda bambaşka mecralara dönüşüyor. Hem eril dil hem de ezen ezilen ilişkisinin irdelendiği bu öyküde yazar iki kadın arasında yaşanan sevişme anlarını pornografik dil tuzağına düşmeden başarıyla anlatıyor.
Yarım, Bir Mahinur Hikaye’ye ve Bir Gözümüz Ağlar Bizim kitabın en hüzünlü öyküleri. Yazar her üç öyküde de betimlerini yoğun, kahramanına saygısını sunarcasına artistlik bir dille ifade etmiş. Yarım öyküsünde yatalak küçük kardeşinin sorunlarından bıkan bir çocuğun hikayesini tuttuğu günlüklerinden okuyoruz. Bu öykü de çocuk dilinin saf, samimi, duygusal ve bir o kadar da acımasız anlatımı okuyucuyu hızla içine çekiyor. Yine günlükten öğreniyoruz ki, çocuğun yaptığı büyük hata telafisi imkansız bir felakete götürüyor kendisini ve ailesini. Bir Mahinur Hikaye’ye ve Bir Gözümüz Ağlar Bizim öykülerinde ise demans hastalığıyla boğuşan entelektüel bir kadın ile çöpleri karıştıran istifçi bir Diyojen’in yaşamından kesitler anlatılıyor. Her iki kadın kahraman da öylesine bilgi dolu ve zarifler ki, biri inceliklerle dolu dünyasını sanatla doldurmaya çalışırken, diğeri sokakta insanların gülüşlerini, mutluluklarını toplayıp diğerlerine dağıtmaya çalışıyor.
Yazara ilk kitapta yakaladığı başarıyı devam ettirmesi dileğiyle, bol okurlu nice kitaplar diliyoruz.
|