Ülkemizde ve dünyada her yıl kutlanan “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kapsamında Dernek merkezimizde 9 Mart 2019 tarihinde kadınlara yönelik bir kutlama gerçekleştirildi.
Çok sayıda davetlinin katıldığı “8 Mart Dünya Kadınlar Günü" etkinliğinin açılış konuşmasını Dernek Başkanımız Sayın Zafer Tekbudak yaptı. Tekbudak, aşağıda tamamının yer aldığı konuşmasında; kadının toplumsal yaşamdaki önemine vurgu yaparak, kadın çalışanların Türk Telekom’un özelleştirilmesinden sonraki mağduriyetlerini, yeni yöneticilerin ise bırakın kadınlara değer vermeyi, mobbing uygulayarak eziyet ettiklerini dile getirdi.
Daha sonra kısa adı HAMOY olan ve başkanlığını üyemiz Sayın Abdullah Gündüz'ün yaptığı Halk Müziği ve Oyunları Araştırma Eğitim Derneğinin bağlama sanatçıları Hakan Altınkaynak, Adnan Dinç ve Samet Beyin eşliğinde, solistleri Atilla Tekbudak, Zeki Özgör, Ali Özden, Filiz Altuntaş, Nurten Demir ve Arife Dinç’in müzik ziyafetine Dernek Başkanımız Zafer Tekbudak da sazı ve sesiyle eşlik ederek, kadın arkadaşlarımızın güzel bir gün geçirmelerine katkı sağladılar.
Etkinlik, davetlilere derneğimiz tarafından sunulan ikramlarla son buldu.
Dernek Başkanımız Zafer Tekbudak’ın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne yönelik konuşması:
“Değerli Arkadaşlarım:
Kadınlar Günü etkinliğimize hoş geldiniz.
Kadınlar sadece başımızın tacı, sadece çiçek değil...
Kadınlar; anadır, yardır, sevdadır, vefadır, dosttur, sırdaştır.
Cennettir.
Vatandır.
Duyguları sevgi ve yaratıcılık üzerine kurulmuş yüce insanlardır.
Kadınlarımıza sadece 8 Mart’ta değil, senenin 365 günü önem vermeliyiz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Evini, eşini ve çocuklarını ihmal ederek zamanının büyük bir bölümünü mesaisine ayıran siz değerli arkadaşlarım, ne yazık ki özelleştirme sonrası mağdur edildi. Kimisinin tayini çıkarıldı, kimisi emekli olmaya zorlandı, kimisi de ilgisiz kurumlara gönderildi. Yeni yöneticiler bırakın kadınlarımıza değer vermeyi, mobbing uygulayarak eziyet ettiler.
Türk Telekom’a yıllarını veren, transmisyon, santral ve şebeke konusunda çok bilgili yöneticileri gözden çıkararak, yerlerine Maliye’de ve Sayıştay’da denetçilik yapan, Telekom’u sadece evlerinde kullandıkları sabit telefondan ibaret olduğunu zanneden yöneticiler (!) getirdiler. Özellikle bir tanesinin en önemli özelliklerinden biri de dönemin Ulaştırma Bakanı’nın yakını olmasıydı. Türk Telekom’un yan şirketi olan Assist isimli şirketin şu anki CIO’su da Sn. Binali Yıldırım’ın kardeşi.
Peki, bu kadrolarla yapılan özelleştirme sonucu Türk Telekom’un bu günkü durumu nedir? Yılda 2,5 milyar dolar kar eden bu güzide kuruluş, Telekomünikasyon sektöründe önemli bir başarısı olmayan Lübnan’lı Hariri ailesine 6.5 milyar dolara babalar gibi satıldı. Satıştaki en önemli gerekçe yabancı sermayenin ülkemize girecek olmasıydı. Bu para peşin ödenecekti! En fazla Kurumlar Vergisi ödeyen şirket Türk Telekom’du. Personel özelleştirmeden sonra en fazla 6 ay içinde Türk Telekom’da kalıp kalmama konusunda kararını verecek ya Telekom’da kalacak ya da başka bir kurumda çalıştırılacaktı. Fakat ihaleden sonra yapılan bazı değişiklikler bu kadar da olmaz dedirtti. 6.5 milyar doların 5 taksitte ödenmesi, kurumlar vergisinin %30’dan %20’ye düşürülmesi ve 6 ay içinde ayrılması gereken personelin ayrılma süresini 5 yıla çıkarmaları, Türk Telekom’un ucuza gitmesinin en önemli nedenlerinden bir kaçıydı. Hele ki ihaleden hemen önce dönemin Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım’ın 60.000 çalışanı olan Türk Telekom’un çalışanların arasından 1000 tane işe yarayacak adamın ancak çıkabileceğini söylemesi başka bir rezaletti.
Yani Türk Telekom’un peşkeş çekilmesi için gereken yapıldı. Binali Bey bu gün de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı! 31 Mart’ta yapılacak Belediye Başkanlığı seçimleri için siyasetçilerin yaptığı sert ve hakaret içeren konuşmalar toplumun neredeyse tamamını gerdi. Beka sorunu denildi, muhalefet partilerine “illet-zillet” denildi, terör örgütleri ile iş birliği yapıldığı söylendi. 12 eylül öncesinde toplum sağ-sol diye ikiye bölünmüştü, bu gün de ikiye bölünmüş durumda. Bu toplumu kutuplaştırmak kimseye fayda sağlamaz. Bu topraklar üzerinde yaşayan Türk, Kürt, Alevi, Sünni vatandaşların tamamının eşit haklara sahip olduğunu, bir birinden ayırt edilmemesi gerektiğini siyasetçilerin öğrenmesi gerekmektedir. HDP’ye oy veren her vatandaşın terör örgütüne destek verdiğini iddia etmek büyük yanılgıdır. Önemli olan onları ötekileştirerek terör örgütünün kucağına atmak değil, kucaklayarak sistemin içine çekmektir. HDP’ye oy veren vatandaşların oylarına Ak Parti’de, CHP’de, MHP’de, İYİ Parti’de Saadet Partisi’de talip olabilmelidir. Vatandaşları HDP’ye mahkum etmek büyük bir yanılgıdır.
Sonuç olarak Belediye Seçimleri yapılıyor, ben yoruldum, eminim siz de yoruldunuz. Her akşam bağırıp çağıran, yüzlerinden kin ve nefret saçılan, birbirine hakaret eden siyasetçileri görmek istemiyoruz. Fikren ve bedenen hastalıklı bir toplum haline getirildik. Artık yeter diyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”
|