2003'DEN ÖNCEKİ TÜRKİYE'DE YAŞAMAK
2003’den bu yana, yani tam 17 yıldır huzur, mutluluk, barış içerisinde Dünyanın en demokratik ülkesinde yaşadığımız için “eski Türkiye”yi, “eski Türkiye”de yaşamanın zorluklarını gençlerimiz bilmiyor, yaşlılarımız da unutmuş olmalı ki, haksız, vicdansız eleştirilerde bulunuyorlar…
Ben 1982 yılının haziranından 2019’ekimine kadar müfettiş olarak çeşitli kamu kurumlarında çalıştım.
Meslek hayatımı ikiye ayırabilirim; 1982'den 2003'e kadar olan dönemde, ne zor şartlarda Müfettişlik yaptık bilseniz... 2003’den sonra ise hem çalışma şartlarının kolaylaşması hem de Müfettişlerin görevini rahatça yapabilmeleri, mesleki bağımsızlık… Özetle bir altın devir…
2003’den önce;
Uçak yoktu, otobüs de yoktu... Göreve giderken tren olan yerlere tren, olmayan yerlere at arabası veya kağnıyla giderdik...
Bir seferinde trende yer bulamadığım için Erzurum’a kağnı ile gitmek zorunda kalmıştım. Tam 5 gün sürmüştü...
İnternet ne gezer, telefon bile yoktu..
Görev yerine geldiğimizi, Teftiş Kuruluna haber güvercinleri ile bildirirdik... Bir seferinde güvercinler tavuk gribinden ölmüşlerdi de, geldiğimizi dumanla bildirmek zorunda kalmıştık. Ne zor olmuştu... Siz hiç mors alfabesi kullanılarak dumanla haber ilettiniz mi? Ancak gönderenler bilir...
Gittiğimiz yerlerde konaklamak büyük sorundu. Misafirhane yoktu.. Otel de... Handa kalırdık... 10-15 kişi bir odada... O da şanslıysanız... Yoksa hanın ahırında hayvanlarla birlikte samanın üstünde yatardık... Birkaç defa bit bulaşmıştı…
Baktım olacak gibi değil, bazı üstatların yaptığı gibi yanımda katlanır karyola ve minder taşımaya başladım... Trenden ya da at arabasından yatağı, valizi, mevzuat sandığını indirir bir mekkare[i] kiralar, ona yükler iş yerinin yolunu tutardık...
O yokluk yıllarında yanımızdaki tahta valizlerde neler neler taşırdık. Yemek yapmak için gaz ocağı, tencere tava, margarin, bir şişe zeytinyağı. Birkaç paket sabun, ilaçlar; sıtma, verem ve tifüs çok yaygındı. Her yer bataklıktı sivrisinekler sıtma taşırdı. Bitler de Tifüs… İlaç çok önemliydi… Birkaç il dışında doktor da yoktu, hemşire de… Ambulans büyük şehirlerde bile yoktu…
Müfettişiz ya pantolonlar ütülü olacak... O zaman elektrikli ütü nerede... Tahta valizimizde metal ütü taşırdık... Fırıncıdan mangal közü ister, ütüye koyar pantolonumuzu ütülerdik... Çok şükür 2003'de iktidar değişti de elektrikli ütüler çıktı, her yerde temizlikçiler açıldı bu ütü zulmünden kurtulduk...
Yanında gaz lambası ve gaz yağı taşıyan arkadaşlar bile vardı… Çünkü şehirlerin çoğunda elektrik yoktu… Olanlarda da sık sık kesilirdi… Müfettişler de bir an önce evlerine dönmek için geceleri de çalışırdı… O nedenle gittikleri yerde bulunmama ihtimaline karşılık, temkinli arkadaşlar bunları da yanında taşırlardı…
Müfettişliğin en zor tarafı rapor yazmaktı…
Bilgisayar yoktu... Daktilo da… Hatta dolmakalem bile yoktu...
Diviti hokkadaki mürekkebe batırırsın, iki satır yazarsın mürekkep biter... Yaz yaz rapor bitmez... Bir de raporla 3 nüsha olurdu... Mecburen 2., 3. nüshaları yazısı iyi olan memurlara yazdırırdık...
Ben 2003 öncesi Türkiye'nin romanını yazacağım da o zaman anlayacaksınız, Yeni Türkiye'nin kıymetini...
Sanayide, teknolojide, insan haklarında, fikir hürriyetinde nasıl çağ atladığımızı anlayacaksınız...
Siz, siz olun, zamanın kıymetini bilin...
Size bu nimeti sağlayanları unutmayın...
Fazlı KÖKSAL
Derneğimiz Denetim Kurulu Başkanı Sayın Fazlı KÖKSAL'ın "HAYAL ÜLKE" isimli bloğuna ulaşmak için buraya TIKLAYINIZ
|