Gezi direnişi sırasında, 16 Haziran 2013 Pazar günü, sabah saat 8’de polis Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Eren Sokak’ta bir gruba müdahale etti. Polisin ölçüsüz ve kurallara aykırı bir şekilde sıktığı gaz bombalarından birinin kapsülü daha 14 yaşında olan Berkin Elvan’a isabet etti.
Berkin Okmeydanı SSK Hastanesi’nde yoğun bakıma alındı. 15 yaşına orada girdi. Kimi zaman korkuttu, kimi zaman umutlandırdı. Ama 16 kiloya kadar düşen bedeni onu daha fazla taşıyamadı. Kendisini polis tarafından vurulmasının 269. gününde, yani dün, yine sabahın erken saatlerinde kaybettik.
Berkin, ölümünden devletin sorumlu olduğu ilk gencimiz, çocuğumuz değil; maalesef anlaşıldığı kadarıyla sonuncu olacağa da benzemiyor. Fakat Berkin, hem kendisinin direnci, hem anne-babasının, kardeşlerinin, akrabalarının, tanımasalar bile onu seven, onun için slogan atan, dua edenlerin dayanışmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet-toplum ilişkilerinde bir milat olmak üzere.
Lafı uzatmaya gerek yok. Destanı katilleri değil, Berkin’in kendisi yazdı.
Bu destanı okuyanların, anlayanların ve ondan ders çıkaranların önü açık.
Okumamakta ayak direyen, anlamını saptırmaya çalışan ve bundan hiçbir ders çıkarmayanlarıysa tarihin çöplüğü bekliyor.
Bir ülkenin bölünmesinin, bir milletin birbirinden uzaklaşmasının bundan daha somut bir görüntüsü olamaz herhalde.
O kadar bölündük ki, artık en insani acıları bile paylaşamıyor, üzücü şeylere bile birlikte üzülemiyoruz.
Millet olma özelliğimizi yitiriyoruz.
İnsan olma özelliğimizi de yitiriyoruz.
Çocukken anne babamızın, başı secdeden kalkmayan anneannemizin öğrettiği bir şey vardı.
"Kin tutmayın."
Bize "kin tutmanın" ayıp, utanılacak ve hatta şeytana mahsus bir özellik olduğu öğretildi.
Kinin kalbe, vicdana yük olduğunu söylediler bize hep.
Şimdi ise kinle yüklenmek isteniyor yürekler.
14 yaşındaki bir çocuğa bile üzülmemek "kin"in had safhası.
Güle güle sevgili Berkin.
Bize gösterdiklerin, bize öğrettiklerin için çok teşekkürler.
Mekânın cennet olsun.
|